menekşelerin hüznü


Mor beyaz,Hacettepe Unutulmaz
İnanılmaz mahallenin inanılmaz futbol takımı....
Hacettepe' nin 1962' de 1. lige çıkışı çok renkli olmuştu. Ön elemelerde fırtına gibi esmişler, Şekerspor, Altın, Hilal ve Vefayı teker teker yenmişler ama asıl gürültüyü dönemin flaş ekibi Beyoğluspor' u yenerek çıkarmışlardı. Böylelikle baraj maçını oynamaya hak kazanmışlar, Bursa' da yaplacak maçta ise o yılların güçlü takımı Demirspor' la karşılaşacaklardı. Bu arada deplasmana takımla beraber taraftarında gitmesi ilk kez Hacettepe' nin hayata geçirdiği bir yenilikti. Hemde ne yenilik ! İnanılır gibi değildi.
Deplasmandaki maçlara 2-3 bin kişilik kalabalıklarla gidebiliyorlardı. Bursa' daki maça da yine cümbür cemaat gitmiş, tribünlerdeki yerlerini almışlardı. Maç karşılıklı gollerle geçmiş ve Hacettepe son on dakikaya 2-1 yenik durumda girmişti. Bu arada futbolcularda da adım atacak hal kalmamıştı. Takımla tribün bütünleşmesi işte tam bu noktada harekete geçmiş; taraftarlar takımlarının imdadına yine en iyi bildikleri yöntemle yetişmişlerdi. Kavgayla !
Eski kalecilerden Orley İhsan, rakip takımın taraftarlarının üstüne saldırıya geçmiş ve ortalık karışmıştı. O günkü kavgada yer alan "Nay nay nom Erol" un anlatımına göre karşı tarafa 40 yaralı vermişler, kendilerinde ise başta kendisi olmak üzere 4 yaralı ile bu cengi atlatmışlardı. Bu arada istedikleri olmuş, maça tam yarım saat ara verilmiş, takım nefes alma imkanı bulmuştu. Maç tekrar başladığında ise artık taraftarın görevi bitmiş, iş teknik direktöre kalmıştı. O da üstüne düşeni dahiyane bir taktikle yerine getirmişti. Teknik direktör Sabri Kiraz, erilen bu yarım saatlik aradan sonra sol kanatta oynayan Susak Yılmaz' ı sağiçe almış bu değişiklikle rakibin tüm oyun planını alt üst etmeyi başarmışt, Susak' ta bu değişikliği attığı nefis golle taçlandırmış ve maçı 2-2' ye taşımıştı. Hacettepe 1. ligdeydi artık..
Sert abiler..
Mahallenin ve futbol takımının en renkli simalarından biride Karagöz Kemal' di. Asıl adı Kemal Sevilen olan Karagöz' ün lakabı babasından dolayıyda. Ünlü karagöz sanatçısı Hayali Küçük Ali olarak bilinen Mehmet Muhittin Sevilen' in oğluydu. Dünya ya geldiği hacettepe' de soyadı gibi çok sevilmiş, kuruculuğuna tanıklık ettiği Hacettepe futbol kulübünün de sembol isimlerinden biri olmuştu. Ama Karagöz' ün asıl ünü , kabadayılığından gelmişti. Üzerinde toplu iğne dahi taşımayan mert biri olarak ünü tüm Ankara' ya yayılmıştı. Akli dengesi bozuk birinin kaçırdığı kız çocuğunu, polisten önce davranarak güçlü kuvvetli bilekleriyle elinden almış, küçük kızın hayatını kurtarması tam bir şehir efsanesi olmuştu. Hacettepe sert abilerin, ağır delikanlıların harman olduğu yerdi, ama efsanevi "Kabadayı Üçlemesi" Ankara' da herkese korku veriyordu.
Kabadayı Mehmet, Sarı Veli (dayı), Karagöz Kemal
Karagöz Mehmet Ankara çapında tanınan bir kabadayıydı. Lakabı gibi soyadı da Kabadayı olan Mehmet mahalleli tarafından son derece mert, iyiliksever bilinmesine karşın aynı zamanda çok sert, acımasız ve gaddar biri olarak da tanınıyordu. O yıllardaki yakın korumasının ismi bile Kabadayı Mehmet' in nasıl bir kabadayı olduğunu bizlere iyi anlatır. Yakın koruması: Dündar Kılıç. Kabadayı Mehmet' in ünü Hacettepe' nin dışına taşmış, işlettiği kumarhanesiyle Ankara' nın gayri-meşru hayatını kontrol eder olmuştu. Ancak kuşkusuz dçnemin Ankara' sında yanlız değidi. Altındağ' lı Kürt Cemali ' de şehrin güçlülerindendi. Üzerinden elli yıl geçmesine rağmen halen nasıl olduğu bilinmeyen müthiş bir cinayetle Kürt Cemali öldürüldü. Kabadayı Mehmet' in açtığı kulübe davetli olarak kumara gelen Kürt Cemali bir tartışma sonrası konuşan silahlardan çıkan kurşunların hedefi olmuş ve oracıkta ölmüştü. 50 yıldır bu cinayet üzerine yapılan tartışmalar bitmez. Şüpheli olarak Kabadayı Mehmet ve Dündar Kılıç aranır. Anlatılana göre kulübün ışığı bir an için söndürülmüş ve karanlıkta kimin kime ateş ettiği belli olmayan bir çatışma çıkmış, ortalık durulduğunda Kürt Cemali' nin cesedi ile karşılaşılmıştı. Cinayetten sonra Ankara kaynayan bir kazana dönmüş, infial içindeki Kürt Cemali' in yakınları ve Altındağ' lılar yürüyüş yapmış, intikam yemini etmişti. Cenazesi büyük bir kalabalıkla kaldırılmış, gazeteler günler boyu bu olayı manşetten vermişlerdi.
Artık Hedefteki Yer Hacettepe’ ydi
Yıllar sonra Dündar Kılıç “O an bizi yakalayanı Ankara’ ya vali yaparlardı” diyerek o günkü durumu özetler. Kürt Cemali’ nin ardından ağıtlar, şiirler yakılacak, hatta yıllar sonra Haldun Taner’ in Keşanlı Ali Destanı adlı oyunun da Kürt Cemali için yazdığı söylenecekti. Bu olay kabadayının yakasını ölünceye dek bırakmayacak, birkaç gün sonra teslim olup cezasını yatmaya başlayacaktı. Arsı sıra cinayetten sorumlu tutulan Dündar Kılıç da teslim olacak cinayete iştirakten yargılanarak, cezasını Ankara Ulucanlar cezaevinde çekecekti.
Bu arada mahalle de Sarı Veli’ ye kalmıştı. Mahallenin Veli Dayı dediği Sarı Veli, Kabadayı Mehmet’ in en yakın arkadaşıydı. İçtikleri su ayrı gitmezdi. İki kabadayı sırt sırta verip tüm dövüşlerden çıkmış, aynı cezaevinde aynı yatağı paylaşmış, can doztlarıydı. Ama kabadayının cezaevinden çıkmasından sonra ne olmuşsa olmuş, iki can dostunun arasına çekememezlik girmiş, yolları ayrılmıştı.
Ardından belkide Hacettepe tarihindeki en dramatik olay yaşanmış, Kabadayı Mehmet en yakın arkadaşı Sarı Veli’ yi öldürmştü. “Ölümün ve raconun çocukları” artık birbirlerine de kıymaktaydı. İki büyük aileninde arası açılmıştı. Hacettepeliler aradan geçen onca yılda, bu olayı iki kabadayının arasına girenlerin hazırladığını düşünürler.
Bu kez çalar Kabadayı için çalmaktadır. Hayatı boyunca hiç ağladığı görülmeyen Kabadayı’ nın, öldürdüğü yakın arkadaşı Sarı Velinin mezarını ziyaret ettiğinde, gözlerinin dolduğu anlatılır. En yakın arkadaşını katletmiş, yakın koruması Dündar ise çoktan İstanbul’ a yerleşmiştir. Savunmasız kalan Kabadayı için beklenen son gecikmez. Yıllar önce işlediği cinayetin bedelini ödeme zmanı gelmiştir. Kabadayı Mehmet, Kürt Cemali’ nin yakınlarınca öldürülür.
Kabadayı Mehmet ve Sarı Veli ölmüş, Karagöz Kemal se zaten onlar kadar kıyıcı olmadığı için kabuğuna çekilmiştir. Dündar Kılıç çoktan İstanbul’ u mesken tutmuştur.
Hacettepe artık hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır.
Menekşelerin Hüznü
Bu isyankar mahalle, daha birçok kez mahkeme tutanaklarına, adliye koridorlarına düşecektir düşmesine ama mahallenin yaşadığı en büyük ve en son sarsıntı ise İhsan Doğramacı ile olacaktır. Hacettepe’ ye bir Hastane projesini hazırlayan Doğramacı, ilkin mahallenin tepkisiyle karşılaşır. Özellikle furbol takımının kapanacağı endişesi, Hacettepeliler’ i ayağa kaldırır. Ancak İhsan Doğramacı dahiyane bir sözle mahallenin gönlünü alır: “Hacettepe’ yi Arsenal yapacağım.”
Takım için kurulan bu fantastik hayal bir tarafa, evler için yatırılan istimlak bedelleri daha iyi yaşam hayalinde olan mahalle sakinleri çin bulunmaz bir nimet olmuştur. Birer ikişer istimlak bedelleri bankadan çekilmeye başlanır. Zamanında harbiye öğrencilerine bile ölümüne direnen bu ele avuca sığmayan mahalle, belki de kendisini tümden yok edecek bu harekata beklenen direnci gösterememştir. Halen tüm Hacetepeli’ lerin anlayamadığı bir teslimiyetle “hastane projesi” için evlerini boşaltmaya başlarlar.
Böylelikle “En arızalı semt” ayıklanmış ve kendilerine Hacettepeli deyip ceket omuzdan yürüyenler, kentin dört bir yanına savrulmuştu.
Artık anlatılacak sıkı hikayeler dışında sarılacakları tek bir birliktelikleri kalmıştı: Futbol takımı.
Ancak o da mahallenin dağılmasını izleyen yıllarda 1. Ligde zor tutunmaya başlamıştı. 1968’ de 1. Lige veda eden Hacettepe bir daha 1. Lig yüzünü göremeyecek 2.ve 3.lig derken amatör kümeye kadar düşecekti. Kulübün geleceğini kurtaracağım diye alan Melih Gökçek’ in son hamlesiylede tarih olacaktı. Keçiörengücü adını alan kulüp Hacettepeli’ lerin açtığı iptal davalarına aldırmaksızın kendi yoluna devam eder. Artık Hacettepe ile hiçbir ilgisi kalmayan kulübü geri almak için açılan davanın itiraz süresini kaçıran Hacettepeli’ lere ise her zamanki duyguları miraz kalır: Öfke !
Bu gün Hacettepe’ yi sevenler Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği’ nin lokalinde toplanan bu “Ankara’ nın Eski Fırtınaları”, mor renkli örtülerin serili olduğu masalarda oturup, anılarını yad ediyorlar. Ölen arkadaşlarının cenazelerini Hacettepe bayrağı serip kaldırıyor, birbirlerinden bahsederken abimizdir, kardeşimizdir sözlerini eksik etmiyorlar. Çok uzun yıllar önce mahalleden ayrılan Karagöz Kemal’ in Çanakkale’ de oturduğu evin dış boyasında yaşayan Mor Beyaz renkler, belki de son sığındıkları bir liman gibi duruyor. Dernek eski başkanı Lütfi Yanar’ ın öncülüğünde biraraya gelen Tık Tık Sami, Baba Kazım, Santrafor Hayri ve eski başkan Cemal, geçen günleri bugünmüş gibi anlatırken; ellerinden alınan mahallelerine inat, gelecek kuşaklarla paylaşacakları Hacettepe öykülerine sıkı sıkıya sarılıyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder