eski bir yazı


 Hacettepe'nin hikayesi hayli ilginç. Bugün genelde Hacettepe dendiğinde akla üniversite gelmesine rağmen, aslında Hacettepe Ankara'nın vakt-i zamanının en delikanlı semtinin ve onun mor-beyaz renklerdeki futbol takımının adı. Adnan Menderes döneminde gelişmekte olan Yenişehir'in önünde ciddi bir engel teşkil ettiği düşünülüyor. Menderes arabasıyla bir gün Hacettepe'den geçerken camı açıp "yıkıcam bu pisliği" diye bağırıyor. Yıkıyor da. Semt toz duman oluyor, bugünkü hastanenin yapımına başlanıyor. Evi yıkılanlar için devletin ayırdığı ödenek, Samanpazarı'nda dahi bir ev alımına yetmiyor. Hacettepelileri sefalet bekliyor...

Semtin kendine has önemli bir alt kültürü var. (konuyla ilgili sağlam bir Tanıl Bora - Levent Cantek yazısına şuradan ulaşılabilir: http://derinhakikatler.blogspot.com/2006/07/ankara-futbolu-memleket-futbolunun.html / ben burada, bu yazının üzerine daha fazla ayrıntıya inmeyeceğim) ancak bu semt kültürü semtin yıkılışıyla beraber ortadan yavaş yavaş kalkıyor, Hacettepeliler Ankara'nın içine dağılıyor, tekrar aynı semt-mahalle ruhu yakalanamıyor. Efsane Hacettepe futbol takımı da yavaş yavaş sönüyor.

Adnan Menderes'in bu hareketinin üzerine yıllar sonra bir darbe de Melih Gökçek'ten geliyor. Gökçek, "Hacettepe"yi alıp "Keçiörengücü" haline getiriyor. Sonra Keçiörengücü'nden Ankaraspor'u çıkarıyor. Posasını çıkarıp çıkarıp, kalanını bir kenara atmayı Gökçek çok seviyor. Velhasıl, bu noktadan sonra da Hacettepe ismi pek duyulmuyor ancak has Hacettepeliler elbette yok olmuyor. Uzunca bir süre Ankaragücü kapalısında Hacettepe bayrağının etrafında toplanıyorlar.

Şimdi, böyle bir efsanenin ismi yeniden doğuyor. Öncelikle sevinme nedenim bu. Mevcut taraftar potansiyeli olan, geleneği olan ve bunun üzerine daha da koyabilecek olan bir isim bu. Süper Lig'de yer alacak. Hem eski Hacettepelilerin, hem Ankaragüçlülerin ve Gençlerbirliklilerin bir kısmı hem de üniversiteliler destekleyecektir. Taraftar sayısı, eğer halk takıma ısınır da sahiplenirse Gençlerbirliği'ni geçebilir bence. Toplamda olmasa da, tribün kovalayan "deli taraftar" sayısında bu olabilir.

Üzülme nedenime gelince, Hacettepe, Ankara'da bir enfes düştür. Hikayelerini duya duya büyüdüğümüz bir "kabadayı" mekanıdır. Has Ankara'dır. Delikanlıdır. Yeri gelir mahallesinden kızlara laf atıldı diye 2 otobüs Harp Okulu subayını tencere-tavayla döver, yeri gelir yıkılan Hacettepe Parkı'nın mor menekşelerinin kucağında şarap içer. Bu gelenek, Oftaş "markası"yla nasıl olur da bütünleşebilir? Bu gelenek bir isim değişikliğiyle hop diye devam ettirilebilir mi? Biraz saygısızlık değil midir? Hacettepelilerin kemikleri sızlamaz mı?

Kafam da karıştı, gönlümde...Bakalım, netleşirim sanırım zamanla.

Yazıyı, Mor-Beyazlıların 1967 yılında çıkarmaya başladığı ilk dergilerinin kapağıyla sonlandırayım. Tribünlerden "Menekşe Morlar, Rakibe de Korlar" sesleri eşliğinde...Kalbimizdesin "Gerçek Hacettepe"...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder