merak edenler için mor menekşeli bir Ankara
SEVİM
ŞENTÜRK -
25.12.2011
levent cantek
TRT'de yayınlanan 'Mor Menekşeler' dizisi seyirciye bambaşka bir
Ankara portresi sunuyor. Bu şehir bildiğimiz Başkent'ten çok farklı.
Arnavut kaldırımlı yollar, ayrı renkte evlerin bulunduğu sokaklar...
Acaba dizideki Ankara gerçek mi? Bu soruyu Mor Menekşeler'in senaristi
Levent Cantek'e sorduk.
Ankara, bürokrasiden mi ibarettir? Başkent'i gazetelerden okuyan,
ana haber bültenlerinden görenler için, evet, bu böyledir. Oysa,
Ankara'nın resmiyet kokmayan tarafları da var. İnanmıyorsanız, pazartesi
günü saatler 20.00'yi gösterdiğinde TRT'de ekrana gelen Mor
Menekşeler'i izleyin. Çünkü dizi, daha önce fark etmediğimiz bir Ankara
ile tanıştırıyor bizi.
Dizide, Başkent'in soğuk havası, bambaşka bir kıyafete bürünüyor. Asfalt yollar Arnavut kaldırımlara, beton binalar her biri ayrı renkte ahşap evlere dönüşüyor. Ahşap evlerde ekseriyetle memurlar değil; ekmeğini oradan buradan kazananlar ya da esnaflar oturuyor. İnsanlar lakaplarıyla anılıyor. Fakir Şükrü, Hayali Ömer, Yorgancı İshak, Gecekuşu Sabriye... Kısacası, Eskitepe adlı bir mahalle üzerinden 'Eski Ankara'nın resmi çiziliyor. Bu resimde; aşklar, dedikodular, siyasetin şehri dönüştürmesi ve yozlaşmaya kadar pekçok sosyolojik unsur hikâye ediliyor. En önemlisi bütün bu olaylar, Eski Ankara'da gerçekten var olan kabadayılar eksenine gelişiyor.
Ankara hakkında çizilen bu resim acaba gerçek mi? Dizideki şehir neresi? Zihnimizde peşpeşe gelen bu soruların cevabını almak için Ankara'dayız ve yanımızda senaryonun yazarı Levent Cantek var. Tanışınca anlıyoruz ki o, Mor Menekşeler dizisinin sadece senaristi değil; senaryoda geçen pek çok olayın şahidi. Zaten, bilmediğimiz Ankara'nın ekranlara taşınmasında da onun bu şahitliği ve araştırmaları etkili.
Memleketinin hikâyesini yazdı!
Levent Cantek, 1969'da Ankara'da doğmuş. Ankara, Levent Bey için doğum yeri olmaktan öte bir anlam taşıyor. Ailesinin Başkent'teki geçmişi 1850'lere kadar gidiyor: "1850'lerde büyük dedemiz Hacettepe mahallesine bir ev yapmış ve ailemiz mahalle istimlâk olana kadar burada yaşamış. Eski Ankaralıyız biz. Hacettepe'de eski Ankara'nın önemli mahallerinden biri. Bir daire şeklinde imar edilmiş vakt-i zamanında. Sokakları dar ve her sokak mahallenin ortasına çıkıyor. Evler ahşap, birbirine yapışık. Hatta bazı evlerin avlusu ortak.
Mahallelinin birbiriyle ilişkileri ise oldukça iyi. Herkes birbirini tanıyor. Fakat istimlâk edildikten sonra geriye sadece buraya dair hatıralar kalmış. İşte ben geriye kalan o hatıralarla büyüdüm. Efsaneleri, dedikoduları, aşkları, kavgaları, delikanlıları ve Ankara'nın meşhur kabadayılarını ve onların karıştıkları suçları, hepsini işittim. Ve akademisyenlik hayatımda, ailemde bıkmadan usanmadan anlatılan bu mahalle hakkında araştırmalar yaptım, yazılar yazdım. Bu da Ankara'nın tarihiyle ilgili konularda insanları bana yöneltti."
Cantek'in anlattıkları dizinin ortaya çıkış sürecini de ele veriyor. Çünkü, bir Ankara dizisi olan 'Behzat Ç.' nin yönetmeni Serdar Akar, Cantek'e "Bizim için bir Ankara hikayesi yazsana." diyor. Cantek, teklifi kabul ediyor ve istimlâk edilen Hacettepe mahallesine dair duyduğu hatıralardan esinlenerek senaryo kaleme alıyor ve pek çok kişi için bir Hacettepe'yi bir üniversite adı olmaktan çıkarıyor. Fakat "Senaryoda kurgu gereği bir kötüleşme olur da Hacettepeliler üzülür." diye oraya Eskitepe demeyi uygun görüyor. Ama sadece bir Hacettepe olarak görülmemesi gerektiğini de söylemeden geçmiyor Cantek.
Sonrası malum... Hikâye yapımcılar tarafından beğeniliyor; hatta pek çok televizyon talip oluyor. Ama TRT kapıyor senaryoyu. Hemen çekim aşamasına geçiliyor. 1950'lerdeki Ankara anlattığı için her şeyin zamana uygun olması gerekiyor. Bu yüzden gerçek bir karakteristik Ankara Mahallesi aranıyor, kıyafetler seçiliyor. Bunlar da yine Levent Bey'in sözlü olarak işittiği bilgilere dayalı olarak oluşturuluyor.
Ankaralılar keçe yelek giyerdi!
Cantek, Ankara ile ilgili ayrıntılar da veriyor: "Ankara ikiye ayrılıyor, Ankara kalesi ve gar hattı üzerinde olan yer... Burası Eski Ankara... İkincisi, 1923'ten sonra Dışkapı-Çankaya Köşkü hattında yapılaşan bölge. Fakat çok suç işlenen bir yer, Eski Ankara. Kumarhaneler, kabadayılar, şaraphaneler var. Adliye de oraya kuruluyor onun için. Sonra meşhur 'Yıldırım ekipler' denilen polis ekibi de bu bölgede açılıyor ilk.
Cantek, Eski Ankara'da yaşayanların kıyafetlerini ise şöyle tarif ediyor: "Keçeden yelek giyerler, teke bıçağı taşırlar. Özellikle Bentderesi'nde bu böyledir." Yeni Ankara ise Cantek'in bahsettiğine göre; bugün insanların aklında Ankara denilince şekillenen görüntü... Yeni Ankara'da memurlar yaşıyor, daha çok beton binalar yapılıyor, erkekler şapka takıyor, takım elbise giyiyor...
Kabadayılara mor menekşeler yaraşır mı?
Dizi, üç kabadayının ekseninde gelişen bir kenar mahalle hikâyesini anlatınca "Mor menekşeler adı da nereden çıktı?" diye düşünebiliyor insan. Ama senarist Levent Cantek'te bunun da bir cevabı var elbette. Mor menekşe, Ankara'da özellikle Eski Ankara'daki Hacettepe parkının en güzide çiçeğiymiş meğer. Cantek, "Narin göründüğüne bakmayın soğuğa dayanaklıdır." diyor ve çiçeğin neden bir Ankara dizisi ile özdeşleştiğinin ilk açıklamasını yapıyor ve ekliyor: " Hacettepeli gençlerin kurduğu takım rengini Hacettepe Parkı'nda yetişen bu çiçeklerden alıyor. İlerleyen bölümlerde mahallelinin takımla ilişkisini de anlatacağım için diziye bu adı verdik."
Dizide, Başkent'in soğuk havası, bambaşka bir kıyafete bürünüyor. Asfalt yollar Arnavut kaldırımlara, beton binalar her biri ayrı renkte ahşap evlere dönüşüyor. Ahşap evlerde ekseriyetle memurlar değil; ekmeğini oradan buradan kazananlar ya da esnaflar oturuyor. İnsanlar lakaplarıyla anılıyor. Fakir Şükrü, Hayali Ömer, Yorgancı İshak, Gecekuşu Sabriye... Kısacası, Eskitepe adlı bir mahalle üzerinden 'Eski Ankara'nın resmi çiziliyor. Bu resimde; aşklar, dedikodular, siyasetin şehri dönüştürmesi ve yozlaşmaya kadar pekçok sosyolojik unsur hikâye ediliyor. En önemlisi bütün bu olaylar, Eski Ankara'da gerçekten var olan kabadayılar eksenine gelişiyor.
Ankara hakkında çizilen bu resim acaba gerçek mi? Dizideki şehir neresi? Zihnimizde peşpeşe gelen bu soruların cevabını almak için Ankara'dayız ve yanımızda senaryonun yazarı Levent Cantek var. Tanışınca anlıyoruz ki o, Mor Menekşeler dizisinin sadece senaristi değil; senaryoda geçen pek çok olayın şahidi. Zaten, bilmediğimiz Ankara'nın ekranlara taşınmasında da onun bu şahitliği ve araştırmaları etkili.
Memleketinin hikâyesini yazdı!
Levent Cantek, 1969'da Ankara'da doğmuş. Ankara, Levent Bey için doğum yeri olmaktan öte bir anlam taşıyor. Ailesinin Başkent'teki geçmişi 1850'lere kadar gidiyor: "1850'lerde büyük dedemiz Hacettepe mahallesine bir ev yapmış ve ailemiz mahalle istimlâk olana kadar burada yaşamış. Eski Ankaralıyız biz. Hacettepe'de eski Ankara'nın önemli mahallerinden biri. Bir daire şeklinde imar edilmiş vakt-i zamanında. Sokakları dar ve her sokak mahallenin ortasına çıkıyor. Evler ahşap, birbirine yapışık. Hatta bazı evlerin avlusu ortak.
Mahallelinin birbiriyle ilişkileri ise oldukça iyi. Herkes birbirini tanıyor. Fakat istimlâk edildikten sonra geriye sadece buraya dair hatıralar kalmış. İşte ben geriye kalan o hatıralarla büyüdüm. Efsaneleri, dedikoduları, aşkları, kavgaları, delikanlıları ve Ankara'nın meşhur kabadayılarını ve onların karıştıkları suçları, hepsini işittim. Ve akademisyenlik hayatımda, ailemde bıkmadan usanmadan anlatılan bu mahalle hakkında araştırmalar yaptım, yazılar yazdım. Bu da Ankara'nın tarihiyle ilgili konularda insanları bana yöneltti."
Cantek'in anlattıkları dizinin ortaya çıkış sürecini de ele veriyor. Çünkü, bir Ankara dizisi olan 'Behzat Ç.' nin yönetmeni Serdar Akar, Cantek'e "Bizim için bir Ankara hikayesi yazsana." diyor. Cantek, teklifi kabul ediyor ve istimlâk edilen Hacettepe mahallesine dair duyduğu hatıralardan esinlenerek senaryo kaleme alıyor ve pek çok kişi için bir Hacettepe'yi bir üniversite adı olmaktan çıkarıyor. Fakat "Senaryoda kurgu gereği bir kötüleşme olur da Hacettepeliler üzülür." diye oraya Eskitepe demeyi uygun görüyor. Ama sadece bir Hacettepe olarak görülmemesi gerektiğini de söylemeden geçmiyor Cantek.
Sonrası malum... Hikâye yapımcılar tarafından beğeniliyor; hatta pek çok televizyon talip oluyor. Ama TRT kapıyor senaryoyu. Hemen çekim aşamasına geçiliyor. 1950'lerdeki Ankara anlattığı için her şeyin zamana uygun olması gerekiyor. Bu yüzden gerçek bir karakteristik Ankara Mahallesi aranıyor, kıyafetler seçiliyor. Bunlar da yine Levent Bey'in sözlü olarak işittiği bilgilere dayalı olarak oluşturuluyor.
Ankaralılar keçe yelek giyerdi!
Cantek, Ankara ile ilgili ayrıntılar da veriyor: "Ankara ikiye ayrılıyor, Ankara kalesi ve gar hattı üzerinde olan yer... Burası Eski Ankara... İkincisi, 1923'ten sonra Dışkapı-Çankaya Köşkü hattında yapılaşan bölge. Fakat çok suç işlenen bir yer, Eski Ankara. Kumarhaneler, kabadayılar, şaraphaneler var. Adliye de oraya kuruluyor onun için. Sonra meşhur 'Yıldırım ekipler' denilen polis ekibi de bu bölgede açılıyor ilk.
Cantek, Eski Ankara'da yaşayanların kıyafetlerini ise şöyle tarif ediyor: "Keçeden yelek giyerler, teke bıçağı taşırlar. Özellikle Bentderesi'nde bu böyledir." Yeni Ankara ise Cantek'in bahsettiğine göre; bugün insanların aklında Ankara denilince şekillenen görüntü... Yeni Ankara'da memurlar yaşıyor, daha çok beton binalar yapılıyor, erkekler şapka takıyor, takım elbise giyiyor...
Kabadayılara mor menekşeler yaraşır mı?
Dizi, üç kabadayının ekseninde gelişen bir kenar mahalle hikâyesini anlatınca "Mor menekşeler adı da nereden çıktı?" diye düşünebiliyor insan. Ama senarist Levent Cantek'te bunun da bir cevabı var elbette. Mor menekşe, Ankara'da özellikle Eski Ankara'daki Hacettepe parkının en güzide çiçeğiymiş meğer. Cantek, "Narin göründüğüne bakmayın soğuğa dayanaklıdır." diyor ve çiçeğin neden bir Ankara dizisi ile özdeşleştiğinin ilk açıklamasını yapıyor ve ekliyor: " Hacettepeli gençlerin kurduğu takım rengini Hacettepe Parkı'nda yetişen bu çiçeklerden alıyor. İlerleyen bölümlerde mahallelinin takımla ilişkisini de anlatacağım için diziye bu adı verdik."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder